17 Ocak 2011 Pazartesi

Osmanlı'da içki...

        Muhteşem Süleyman dizisinde Sultan Süleyman'ın içkisine yer verilmesiyle hükümetin içki satışına sınırlama getirmesi aynı döneme denk düşünce Osmanlıdan bugüne içki yasağı tartışmaları aldı başını gitti. Hemen herkes din devleti olması dolayısıyla Osmanlı'da içkinin tümüyle yasak olduğu konusunda adeta fikir birliğine vardı. Oysa tarihçilerin yazdığına göre durum hiç de öyle değil. Örneğin Evliya Çelebi'nin yazdığına göre; 1600'lerin ortalarında İstanbul'da binden fazla meyhane varmış. Hatta bu meyhaneler tıpkı bugün içkili mekanların kendi aralarında sınıflandığı gibi sınıflara ayrılır; Hançerli, Karagöz, Karanfil, Köroğlu gibi isimler alırmış. 16. yüzyıl yazarlarından Kastamonulu Latifi'nin “Tarifname-i İstanbul” adlı eserinde yazdığına göre Müslüman halk içki konusunda dinsel yasaklara bağlı olsa da gayri müslimlerin adetlerine karışılmaz ve gayri müslimlerin yoğun olduğu Galata gibi semtlerde bulunan meyhanelerin müşterilerinin bir kısmını da kaçamak yapan Müslümanlar oluştururmuş.
        Bir kısım Osmanlı hayranının Osmanlıyı katı, baskıcı ve yasakçı olarak göstermesine rağmen o dönemlerde içki hem içilmiş hem üretilmiş hem de ithal edilmiş. Osmanlı'da üretilen konyaklar Paris'te madalya bile almış.İçki tüketiminin aşırı arttığı dönemlerde bazı yasaklamalar getirilse de kısa süre sonra yasaklar gevşeyip eski haline dönülmüş. Örneğin Fatih'in oğlu II.Beyazıt, onun oğlu Yavuz Selim zamanında meyhaneler fazlalaşmış. Sultan Süleyman taht’a çıktıktan sonra içki kullanımını yasaklamış; II. Selim zamanında Damat İbrahim Paşa ve çevresinin de teşvikiyle meyhaneler yeniden açılmış. Nitekim 7 Ekim1573′de Müslüman mahallelerine dahi meyhane açıldığı bildirimine karşılık bunun durdurulması için ferman çıkartılmış. Saray hamamındaki bir zevk aleminde düşerek yaşamını yitiren II. Selim’den sonra tahta çıkan oğlu III. Murat zamanında, 13 Mart 1576′da çıkartılan ferman ile Müslüman mahallelerinde olmaması kaydı ile meyhaneler yine işlevlerine serbestçe devam etmeye başlamış. III. Murat bu defa Müslümanların Hiristiyan mahallelerindeki meyhanelere dadandığına bizzat şahit olunca içki yasağı koymuş. Ancak, bir süre sonra askerlerin içki içme yasağı, askerlerin dayatmaları sonucunda kaldırılınca asker olmayanlar da içki içmeyi sürdürmeye başlamışlar.Bunun üzerine komutan içkiyi yasaklayıp duvara “Alkol öldürür” diye yazdırmış. Ertesi sabah, bu yazının altına bir cümle eklenmiş: “Asker ölümden korkmaz”.
        Osmanlı döneminde, Kanuni Sultan Süleyman, I.Ahmet, IV.Murad ve III.Selim tarafından içki yasağı konulmuşsa da meyhanelerin azalması bir türlü mümkün olmamış. Padişahlar aleni içmese de bir bölümü içkiyi hayli sevmiş ve içmiş. II.Selim'in bir lakabının da "Sarhoş Selim" olması, Kıbrıs'ın kehribar renkli şaraplarına olan tutkusundanmış.  Fatih'in 'Avni' mahlasıyla yazdığı şiirlerde şaraba övgüler düzmesi, II.Mahmut'un şarapsever olması tarihçiler tarafından hep kayda geçmiş. Yani Osmanlı sanıldığı ve gösterilmeye çalışıldığı gibi içki konusunda katı bir tutum takınmamış. Hatta içki yasağının en katı uygulayıcısı olan IV.Murad'ın bile tutkulu bir şarapsever olduğu yazılmış.Görüldüğü gibi yasaklamanın bir işe yaramadığını Osmanlı aslında anlamış ve koyu bir din devleti olmasına rağmen öyle katı yasaklar uygulamamış ya da uygulayamamış. Günümüzde içki satışına getirilen kısıtlamanın nasıl bir yol izleyeceğini önümüzdeki günlere bırakıp bu konuya yine IV.Murat dönemini anlatan Reşat Ekrem Koçu'nun aktardığı o meşhur fıkrayla nokta koyalım:
        "İçki yasağının en amansız devri, IV.Murad zamanı olmuştur. Ne kadar garip bir tesadüftür ki ayyaşların piri Bekri Mustafa da o devirde yaşamıştır. Mustafa Üsküdar iskelesinde kayıkçılık yaparken, bir gün Sultan Murad ile Sadrazam Bayram Paşa tebdil gelirler ve mahsus koca ayyaşın kayığına binerler, sahilden bir hayli açılınca, kayıkçı rakı destisini dikip birkaç yudum içer.
        Sultan Murad:
        -Baba destiyi uzat, bir yudum su da ben içeyim! der.
        Mustafa güler:
        -Sen içemezsin oğul, içindeki su değil, rakı! der…
        Padişah:
        -Niye içemeyelim? deyince
        -Tahammül edemezsiniz, belli olur, hem kendinizi hem beni yakarsınız!., der. Beriki ısrar edince destiyi uzatır…Yol aladursunlar, desti elden ele dolaşır…Bir ara Sultan Murad:
        -Baba, sen Padişah yasağından korkmaz mısın?., diye sorar…
        Bekri Mustafa:
        -Korkarım, amma Padişah beni burada nerden görecek? der.
        Padişah:
        -Ya ben haber verirsem? deyince
        -Veremezsin, sen de içtin, kellelerimiz beraber düşer! cevabını verir.
        Bunun üzerine çakır keyf olan hükümdar:
        -Ya ben Padişah, bu adam da Sadrazam Bayram Paşa ise! deyince, Bekri Mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı atar:
        -Seni köftehor… Ben demedim mi tahammül edemezsin diye!. Şunun şurasında iki yudum rakı içtiniz, biriniz padişah, biriniz vezir olmağa kalktınız! der!”