19 Ocak 2007 günü bir arkadaşım telefon edip de "Hrant dink öldürülmüş, çok üzüldüm, televizyonunu aç" dediğinde; ertesi gün katil Ogün Samast'ın Samsun'da yakalanışına an be an tanık olacağımı henüz bilmiyordum. Dahası katilinin kim olduğunu bile tüm Türkiye gibi henüz ben de bilmiyordum. Hayat arkadaşım gazeteci. Şenol Çakır. Olayın olduğu dönemde Doğan Haber Ajansı'nda çalışıyordu. Hrant'ın öldürülüşünün ertesi günü, akşama doğru bürosundan beni arayıp katil zanlısının Trabzonlu bir genç olduğunu, olayı takip etmek üzere Trabzon'a gideceğini söyledi. Katilin kim olduğu olayın vehametini değiştirmiyordu ama bizim bölgemizden birinin hem de bir gencin
olması nedense beni daha da etkilemişti. O akşam yakın bir arkadaşımızla biraraya gelmek üzere sözleşmiştik. Tam arayıp Şenol'un Trabzon'a gideceğini haber verecektim ki Şenol yeniden arayıp gitmesine gerek kalmadığını, zanlının Samsun'da gözaltına alındığı bilgisinin geldiğini söyledi; bir şey sormama gerek kalmadan da telefonu kapattı. Nedense heyecanlanmıştım. Hemen akşam için sözleştiğimiz arkadaşımı arayıp olayı anlattım. Ortak bir dürtüyle otogara gitmeye karar verdik. On dakika sonra arkadaşım arabasıyla gelip beni evden aldı.Otogara vardığımızda ortalıkta olağanüstü bir hal olduğunu gösteren bir hava vardı ama böylesi bir cinayetin zaanlısının orada olduğuna işaret eden kalabalık henüz yoktu. Ortalıkta abartılı sayıda polis ve jandarma da yoktu. Sadece otogara girişlerden biri kordonla çevrilmiş, birkaç polisle jandarma bekleyen yolcuların o alana girmemesi için uyarıda bulunuyordu. Hatta diyebilirim ki bekleyenlerden durumun farkında olmayanlar bile vardı. Arkadaşım Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde öğretim görevlisiydi. Samsun'da hatırı sayılır bir çevresi vardı. Otogarda da güvenlikten sorumlu kişiyle tanış çıktı. Hemen kordonu aşıp kafeterya bölümüne geçtik ve daha gazeteciler bile gelmeden olayın ön bilgisini aldık. Katil zanlısı otobüsle gelmiş ve otobüs otogara girer girmez hemen gözaltına alınmış. Yolcular bile ne olduğunu anlayamamışlar. Olayın farkına ancak mola gereğinden fazla uzayınca varmışlar. Yani her şey son derece sessiz ve sakin halledilmiş.
O esnada da otogarın içinde jandarmaya ait odada kimlik tespiti yapılıyormuş. Üzerinden sadece o beyaz beresi, silahı ve Trabzon'a ulaşabilseymiş orada cebinden çıkarıp açacağı Türk bayrağı çıkmış. Zanlı otogardan sonra emniyet müdürlüğüne götürülecekmiş. Şimdilik başka da bilgi yokmuş. Otogardaki sakin hava 10-15 dakika daha sürdü. Sonra birden bir hareketlilik başladı. Ortalık bir anda polis ve jandarma kaynamaya, otogarın dışında yoğun bir araç trafiği yaşanmaya başladı. Kafeterya bölümünde oturanları kaldırdılar, herkesi kordonun karşı tarafına aldılar, kapılardan uzaklaştırdılar. "N'oluyor" demeye kalmadan




olduğunu da biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratmayı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim..."