30 Aralık 2010 Perşembe

Hayal fakiriyiz...

        Hayal! Nedir hayal? Türk Dil Kurumu sözlüğü kelime anlamını şöyle açıklıyor: Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge. Herkesin büyük ikramiyenin 35 trilyon lira olarak açıklandığı Milli Piyango biletlerine kilitlendiği, hayallerini bu biletlere odakladığı şu günlerde, şu "özlenen şey" tarifi öyle içimi sızlattı ki, bilemezsiniz. 35 trilyon! Bir zamanlar Emin Çölaşan'ın 3-5 bin diye sayı verdiği mutlu azınlık hariç hiçbirimizin havsalasının alamayacağı kadar büyük bir para! Peki ya hayallerimiz? Ömrümüz boyunca yapmayı özleyip de yapamadığımız şeyler? Televizyon kanallarının her biri değişik yerlerde değişik profildeki insanlarımıza soruyor: "Büyük ikramiye size çıkarsa ne yapacaksınız?" diye. Ve cevap veriyor yurdum insanı:
        -İlk önce arazi alırım. Yatırım olur, ileride değerlenir. Sonra evler alır, onları kiraya verir, rahat bir yaşam sürerim.
        -Yediğim önümde yemediğim yine önümde olurdu.
        -Annemi, babamı krallar gibi yaşatırım.
        -Durumum iyi değil. Bir oğlum var o da inşaatta çalışıyor.Onun kazandığı para, benim emekli maaşım zor yetiyor bize. Başta ona güzel bir iş imkanı sağlar, onu rahata kavuştururum.Sonra elimden geldiği kadarıyla bütün garibanlara yardım ederim.
        -Büyük ikramiyenin bana çıkacağına umudum yok.
        -Burada kardeşimle beraber üniversite okuyoruz.Biz de şansımızı denemek istedik. Ailem Demirci’de oturuyor. Durumu kötü.Bizi büyük zorluklarla okutuyorlar.Başta eğitim ve öğretimim için güzel şeyler yaparım. Daha sonra bizi bu zor günlerde okutan aileme bütün güzel imkanları sunarım.Okumanın dışında büyük bir hayalim yok.
        -Nişanlıyım. Güzel bir düğün yaparım.
        -Araba alırım. En çok onu istiyorum.
        -Bu saatten sonra ne yapacağım. Çocuklarıma veririm. Ama önce kendime bir ev alırım tabii...
         Bakar mısınız? Hiçkimse "Aya'a düzenlenecek turistik seferler için rezervasyon yaptırırım" ya da "ilk işim lüks bir gemiyle dünya turuna çıkmak olur" demiyor. Veya ne bileyim (bu soruyu sorduğuma göre belli ki benim de pek bir hayalim yok) "Giderim, vakfına mı her nereyeyse parayı bastırırım, Prens Charles'la bir öğle yemeği yerim" veya "Müzayedeye katılır, ünlü bir ressamın tablosunu alırım" gibi şeyler kimsenin aklına gelmiyor. Herkes yarınını garanti altına almak ya da boyunca çalışan birinin zaten sahip olması gereken ev gibi, araba gibi şeyleri satın almak istiyor. Veya en doğal hakkı olan eğitimini tamamlamak... Özetle, insana yaraşır bir hayat sürmek, insanımızın hayali...
        Ne acı değil mi? Yaşadığımız ülkenin koşulları hayallerimizi bile dumura uğratmış! Oysa en büyük mucitler en çok hayal kuranlardan çıkar gibi bir inanış var ki muhtemelen doğrudur. Ama biz bugünü düşünmekten bir türlü yarına fırsat bulamadığımız için hayal bile kuramıyoruz. Ve belki bu yüzden kimimiz de birden bire onca paraya kavuşunca şaşırıp hayatımızı mahvediyoruz... Tıpkı yaktığı kibritlerin bir anlık alevinde daldığı düşlerle yaklaşan ölümün soğukluğunu hissedemeyen Kibritçi Kız gibi! Gerçekten yazık!