26 Aralık 2010 Pazar

Bu Yaprak dökümü o Yaprak Dökümü mü?

        Yaprak Dökümü Reşat Nuri Güntekin'in Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal sorunları, insan ilişkilerini, ahlaki değerlerin yozlaşmasını ele alıp sorgulayarak yazdığı romanıdır. Tanzimattan sonra toplumda başlayan batılılaşma hevesinin, batılılaşmanın yanlış anlaşılıp bize has manevi değerlerden sıyrılmanın etkisiyle meydana gelen kültürel ve ahlaki çözülmeyi bir ailenin başına gelenlerden yola çıkarak anlatan bir romandır. Kendilerine ait olmayan bir yaşam sürmek isteyenlerin uğrayacağı hazin sonu, manevi değerlerin yok olmasının doğuracağı olumsuz sonuçları anlatması bakımından önemli de bir romandır. Örneğin kitapta Şevket'in hapishanedeyken babasına söylediği şu sözler, Türk toplumunun değer yargılarının nasıl değişmeye başladığının bir göstergesidir: “İnsan olmaya çalışmak sana da bana da zarardan başka bir şey getirmedi. Bakalım, biraz da hayvanlığı tecrübe edelim”...!
        Ancak romanda anlatılanlar o yılların Türkiye'sinde çok küçük bir kesimde karşılaşılan, toplumun geneline yansımayan bir çözülme, bir ahlak kaybıdır. Toplumun tamamı henüz bugünkü erozyona uğramamıştır. Zaten aksi olsaydı yıkılmış bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet çıkarılamaz, o yılların yoksunlluğu ve yoksunluğu kaldırılamaz idi. Oysa bugün televizyonda izlenme rekorları kıran, elimdeki 1973 yılı baskısını örnek alırsak 136 sayfalık bir kitaptan beş yıllık bir dizi çıkarılan Yaprak Dökümü, bana sorarsanız Reşat Nuri'nin amacına, anlatmak istediklerine, çıkarılması gereken anafikre bir ihanettir. Zira o yanlış anlaşılan ve topluma yanlış uyarlanan batılılaşma hevesinin; aile değerlerinin, erdemlerin, ahlak anlayışının önemini yitirişinin neden olduğu yozlaşmaya dikkat çekmek bir yana, sanki bütün bunları meşrulaştırmıştır. 1980 sonrasında bize aşılanan liberalizmin de etkisiyle "paranın her şey olduğu" görüşü, bugün izlediğimiz Yaprak Dökümüyle (pek çok başka diziyle olduğu gibi) iyice pekişmiştir.
        Neden mi? Çünkü bugunkü toplum, o günkü toplum değildir! Çünkü bugün yaratılan insan modeli ne yazık ki o yıllardaki paradan daha değerler olduğuna samimiyetle inanan insan modeli değildir. Bugünün insanı "benim memurum işini bilir" öğretisiyle yetişen, "çalsın ama iş de yapsın" anlayışını benimseyen, "gemisini yürüten kaptandır" deyişini kendine kılavuz edinen insan modelidir... Dolayısıyla bugün izlediğimiz Yaprak Dökümü, Reşat Nuri'nin batılılaşma hevesinin olumsuz etkilerini sorgulamak amacıyla  yazdığı Yaprak Dökümü değildir. Aksine onca olup bitenin doğal olduğu algısını yaratan Yaprak Dökümü'dür...
        Ki bana kalırsa Reşat Nuri bugün yaşasaydı muhtemelen Yaprak Dökümü'nü yazmazdı zaten Niye derseniz; çağa ayak uydurmak adına girişilen büyük hayallerin, manevi değerlere önem vermemenin,israf yapmanın çılgın hayallerin, gereksiz özentilerin hüküm sürdüğü bir ailede çöküntülerin başlayacağını uyarmak için işin işten geçtiğini görürdü de ondan...