19 Kasım 2010 Cuma

Türkiye'de üç kişiden beşi yazar

        Türkiye nereye gidiyor bilmiyorum ama bir blog yazarlığıdır gidiyor uzunca bir süredir. Artık hemen hepimizin bir blogu var. Banka hesabımız olmadan da google hesabımız! Ne işe yaradığını henüz çoğumuz anlayamadık ama olsun. Şifresiyle, gizli sorusuyla birer hesabımız var işte. Yemin etsek başımız ağrımaz.. Bu blog denilen şey ne menem bir şeydir, neye yarar, ne yer, ne içer... Doğrusu çoğumuz bunu da anlayamadık henüz ama olsun; çağa ayak uyduruyoruz ya o yeter bize. Dışarıda limonata gibi bir hava ama biz, hepimiz oturmuşuz bilgisayarımızın başına ya da almışız dizüstümüzü dizlerimizin üstüne ha babam yazıyoruz. Binlerce, on binlerce blog sahibinin arasında ha babam... de babam... yazıyoruz bi gayret! Suya yazı yazmak ya da okyanusta damla olmak gibi bir şey... Olsun ne demiş Sait Faik: Yazmazsam çıldıracağım. Ve sonra başka türlü yorumlamış Aziz Nesin, "Türkiye'de üç kişiden beşi yazardır" diyerek. Dışarıda limonata gibi bir hava ama biz, hepimiz ha babam, de babam yazıyoruz, bi gayret... Suya yazı yazdığımızı ya da okyanusta damla olduğumuzu bilerek...

        Ben çocukken blog filan yoktu. Google hesabı bir yana posta kutusu olanlar bile parmakla sayılacak kadar azdı. Postacımız mahallede oturanları yedi sülalesiyle tanır, sadece isim ve sokak adıyla bile gönderilse mektupları, tebrikleri sahiplerine ulaştırırdı. Oysa bugün bırakın postacıyı, oturduğumuz apartmanlarda adımızı tam olarak bilenimiz bile yok. Ama olsun bloglarımız, bilmem ne kadar tıklayanımız, sayfalarımızı ziyaret edenlerimiz var. Hiçbirini tanımasak da var işte adımızı, soyadımızı, en samimi duygularımızı bilenlerimiz. En son kıytırık bir hediye aldığımız dükkandan bile bayram mesajı var çoğumuzun ziyaretçi sayfasında ama kapısını çalıp bir şeker ya da lokum isteyeni yok nedense...

        Sait Faik belki daha toplumsal sorunlar karşısında yazmazsa çıldıracağını ifade etmiştir ya da Aziz Nesin
bambaşka bir özelliğimize vurgu yapmak istemiştir, Türkiye'de üç kişiden beşi yazardır, diyerek; bilemiyorum ama bu limonata gibi havada bilgisayarının başına oturup ya da dizüstünü dizlerinin üstüne alıp blog yazanların çoğunun kalabalık içinde yalnızlık çeken insanlar olduğunu, olduğumuzu düşünüyorum... Binlerce, on binlerce blog yazarının arasında ha babam... de babam yazıyoruz işte... Suya yazı yazdığımızı ya da okyanusta damla olduğumuzu bilerek...